Ferhat Gündoğdu’dan MHK Üzerine Şok Açıklamalar!
MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu, canlı yayında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Futbol dünyasını sarsacak bu bilgiler için tıklayın!
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Ferhat Gündoğdu, HT Spor’da önemli açıklamalarda bulunarak, hakemlik üzerindeki tartışmalara ışık tutmayı amaçladı. Son dönemdeki hakem kararlarının değerlendirilmesi ve ilişkili sorunların çözümü konusundaki görüşlerini paylaştı. Gündoğdu, hakemlerin daha iyi bir performans göstermesi için gereken desteklerin arttırılacağını belirtti. Açıklamaları, futbol dünyasında yankı uyandırırken, hakemlerin rolünün ne denli kritik olduğuna dikkat çekti.
Hakemlik, yalnızca sonlandırmak değil, aynı zamanda bir klasman yaratmaktı. Bu süreçte, ciddi bir yıpranma yaşayan ve ya bilerek ya da bilmeyerek kurumu zor duruma sokan birkaç arkadaşımız vardı. Toplamda üç ya da dört kişiydiler ve onlarla birlikte çalışmayacağımı açıkça ifade ettim. Süper Lig kadrosunda yer almasına karşın, yeterlilikten yoksun olan hakemlerimize, alternatif olarak alt ligde hakemlik veya gözlemcilik gibi seçenekler sunuldu. Hiçbir zaman Süper Lig hakemi olamayacak olan arkadaşlar için ise VAR kadrosu oluşturma teklifi yapıldı. Hakem İşleri Müdürümüz, birinci grup dışındaki arkadaşları davet etti; fakat yalnızca iki kişi bu davete icabet etti ve halen kadroda yer alıyorlar. Üst düzey arkadaşlarımızı defalarca uyardık, ancak grup olarak hareket etmeyi tercih ettiler. Sonuçta bu duruma geldik.
TFF önünde kendini konumlandıran bazı hakem arkadaşları, uyarılarımıza rağmen davranışlarında herhangi bir değişiklik göstermedi. Şu an itibarıyla, bahsettiğim bu olaylar, hakemlik için uygun ve sürdürülebilir bir ortamın olmadığını ortaya koyuyor. Alınan tedbirler maalesef yeterli olmamakta; bir türlü hayata geçirilemiyor. Tedbirlerin sürekliliği sağlanmadığında, görevde kalmamın bir anlamı yoktu. 17 Nisan’da görevden ayrıldım ve o tarihten sonra bu konuyu kapatmıştım. Ancak, Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu’nun seçilmesiyle birlikte, hakemlik sistemi üzerine kurulan kararlılığın kendisi ve yönetimi tarafından da paylaşılması beni yeniden harekete geçirdi.
Üç yıllık bir sözleşme imzalamak, bu kararlılığın bir simgesi oldu. Anlaşma, futbol alanındaki normlarla değil, hakemlik normları çerçevesinde olan makul bir ücret karşılığında yapıldı. Bu durum, kamuya bir mesaj niteliği taşıyor; hakemlik sistemine yönelik kararlılığın olduğunu gösteriyor.
Bir hakemin, TFF başkanının gidişi hakkında yorum yapması gerçekten ilginç bir durum. Bu konudaki yorumlar, genellikle spordaki siyasetin ve çıkarların bir yansıması olarak algılanıyor. Elbette, hakemlerin profesyonellikleri açısından bu tür söylemlere girmemeleri son derece önemli. Hakemlik, yalnızca karar vermek değil, aynı zamanda içinde bulunduğunuz ortamın dinamiklerine hakim olmak demektir.
Söylemek istediğim esas nokta, her hakemin kendi kariyerini koruması gerektiği. Arkadaşınızın ifade ettiği gibi, bazı konulara girmemek ve durumu anlamaya çalışmak, gelecekteki sorunları önleyecektir. Hakemliğin temelinde, disiplin ve kurumun çıkarlarını gözetme yatıyor. Spor dünyası sürekli bir değişim içinde, yöneticiler geçici. Ancak hakemlerin duruşları, sporun gerçek ruhunu temsil etmeli. Yani, bir hakem arkadaşımın bu durumu fark etmesi ve gerekeni yapması, hem kendi kariyeri için hem de Türk hakemliği için büyük önem taşıyor.
Kısacası, işin özünde sorunun cevabı; bu tarz söylemleri yapanların niyetinde yatıyor. Niye böyle yaptıklarını anlamak, belki de biraz daha derin bir araştırma gerektiriyor.
Türk hakemliği üzerine düşündüğümüzde, kurumsal bir yapının gerçekten var olup olmadığını sorgulamak kaçınılmaz hale geliyor. Bu bağlamda, eğer kurumsallığı sağlam bir şekilde elde edebilirsek, kişilerin değil, kurumun değeri üzerinde durmalıyız. Zira, bireyler yerine kurumu ön plana çıkardığımızda, bir devamlılık sağlanabilir ve mevcut itibar kayıpları minimize edilebilir.
Geçmişteki alışkanlıklarımız, genellikle isimlerin öne çıkmasına sebep oldu. Ancak unutulmamalıdır ki, biz hakemler sadece fiziksel özelliklerimizle değil, yöneticilik yeteneklerimizi de kullanarak, bu önemli mesleği icra etmeye başlıyoruz. Federasyon’un sunduğu imkanlarla bu sürece adım atıyoruz.
Yeni hakemlerin yetişme aşamasında şeffaflık esası ön planda tutuluyor. Nihayetinde, bu kurumsal başarının gerisinde, kurumun değerini yüceltmek yatıyor. Böylece, sadece bireyler değil, Türk hakemliğinin kendisi daha güçlü bir şekilde temsil edilmiş olur.
Jose Mourinho’nun derbi sonrası hakem odasına yaptığı ziyaret ve orada yaptığı açıklamalar, medya ve raporlara yansıdı. Kulüplerin bu raporları incelemesi gerektiği aşikâr. Ancak gözlemci raporları, belirli olayları kapsamıyor; eğer bir durum gerçekten önemliyse, bu farklı bir şekilde raporlanmalıdır. Hakem raporlarına ek olarak sunulan gözlemci raporu, hakemin performansını ve değerlendirmesini içeriyor.
Bu noktada, gözlemci raporunun içeriği, disiplinle ilgili meselelerin Hukuk Kurulu ve PFDK’nın yetki alanına girmesi bakımından kritik bir rol oynuyor. Etik açısından, biz müdahil olmaktan kaçınıyoruz; zira hakem raporları, genelde farklı yorumlamalara neden olabiliyor. Hakem, gördüğünü yazar ve bu rapor, Hukuk Kurulu tarafından dikkate alınıyor. Eğer savunma talep edileceği düşünülüyorsa, süreç PFDK’ya aktarılıyor ve kulüplerin de hazırlık yapması gerekiyor.
Sizin de belirttiğiniz gibi, basında bu konunun gündem olması dikkat çekici. TFF Başkanı, görevine başladığından bu yana ‘Gördüğünüz her şeyi, tüm olayları rapora yazın, hiçbir detayı atlamayın’ talimatını veriyor. Bu yönde atılan adımlar, disiplin süreçlerini daha açık ve şeffaf hale getiriyor. Bu durum, spor camiasındaki itibarın korunması adına oldukça önemli.
Galatasaray, Adana Demirspor maçında VAR kayıtlarının açıklanmasıyla ilgili olarak dikkat çekici bir tepki gösterdi. Kulüp, yaşanan tartışmalı pozisyonlara dair 46 maddelik bir liste sunarak durumun ciddiyetini vurguladı. Peki, bu kayıtların açıklanmasına nasıl bir yaklaşım sergilenmeli?
TFF Başkanı, MHK Başkanı ve yönetim, VAR kayıtlarının şeffaf bir şekilde paylaşılmasından yana olduklarını belirtmekteler. Onlara göre, bu şeffaflık, sporun doğasında var olan adalet arayışını destekliyor. “Doğruyoruz,” diyorlar, “gizli saklı bir durumumuz yok.” UEFA ve FIFA’nın engeli olmaması durumunda, niçin bu kayıtların paylaşılmadığını sorguluyorlar.
Dünyada bu konuya ilişkin gelişmeleri takip ettiklerini ve yeni yöntemler geliştirmeyi hedeflediklerini ifade ediyorlar. Maçın kritik anlarında, gerekli incelemelerin yapılmaması durumunda yanlış kararların alınabileceğini kabul ediyorlar. Geçmişte de benzer durumların yaşandığını hatırlatıyorlar. Yönetim kurulunun bu konudaki kararı, şeffaflık ilkesi doğrultusunda kamuoyu ile paylaşım yapmak olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, Galatasaray’ın bu tutumu, sadece kulübe özgü bir tavır değil; adalet ve şeffaflık adına genel bir çağrıyı da beraberinde getiriyor. Zamanla, bu alanda daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik bekleniyor.
Fenerbahçe ile Çaykur Rizespor arasında oynanan maçta, Rachid Ghezzal’ın hakeme yönelik ifadeleri büyük bir tartışma yarattı. Hakem Burak Pakkan, Ghezzal’ın bu söylemleri nedeniyle onu maç dışına aldı. Gelişmelerin ardından Ghezzal’ın, hakeme “Önce silah çekip uyarı atışı yap, hemen kalbe kafaya hedef almak olmaz,” dediği iddia edildi.
Durumu değerlendirirken, Ghezzal, bu ifadenin yanlış anlaşıldığını ve çarpıtıldığını belirtti. Özellikle Zoom toplantısında benzer bir mecaz kullandığını, “Farz edin ki kırmızı kartınız bir silah. Hiçbir toplumsal olayda kimse doğrudan silaha sarılmaz. İlk önce havaya ateş eder, zorunlu kalırsa hedef alır,” şeklinde bir açıklama yaptığını ifade etti. Bu söylemin yalnızca o pozisyona özel olmadığını ve benzer şekilde herkesle bu konuyu paylaştığını vurguladı. Kırmızı kartın ciddi bir durum olduğunu, bu yüzden iletişim kurmanın şart olduğunu belirtti. Sonuç olarak, böyle anların, takım için zorlu süreçler oluşturabileceğine dikkat çekti.
Her birimiz, büyük bir milletin öz evlatlarıyız. 80 milyonun üzerinde bir nüfusa sahibiz ve Avrupa’nın en genç demografik yapısıyla dikkat çekiyoruz. Tarihimiz ise, azim ve mücadelelerin yumağı. Bu nedenle, yabancı hakemlere duyduğumuz güvenin sınırları oldukça belirgin. Her Türk vatandaşı gibi ben de bunu savunuyorum; ama artık şartlar değişiyor.
Geçtiğimiz yıl yabancı hakemler sahamızda yer aldı, ancak bu yıl bunu göremedik. VAR hakemi, yardımcı hakemler ve dördüncü hakemler sahada müdahale eden önemli görevliler. Geçen yılın son sekiz haftasında onların varlığı hayatımıza girdi. Bugün bu konulara kafa yormak zorundayız; çünkü kapılar, sadece bugünün değil, geçtiğimiz yılın sonucudur.
Hakemlerin yetiştirilmesinde daha proaktif bir yaklaşım sergilemiş olsaydık, bugün daha donanımlı bir kadroya sahip olabilirdik. Eğitim odaklı bir sistemle, genç hakemlerin gelişimine katkı sağlamak ve sosyal zekâlarını artırmak mümkün olabilirdi. Hakemlik, sahada liderlik becerileriyle beraber, stratejik kararlar vermeyi gerektiriyor. Vincic gibi isimler, atmosferi hemen kavrayıp anlık kararlar alabiliyor.
Kulüplerin birçoğu bu değişimi destekliyor, ama bu süreç kolay değil; köklü bir rehabilitasyon sürecinden geçiyoruz. Baskıya ve strese dayanıklılığımızı artırmalıyız. Bu zorluklar içinde yabancı hakemler, odaklanmamızı sağlıyor ve gelişimimize yardımcı oluyor. Unutmayalım, her adım bir evrimdir.
Kulüplerin yabancı hakem talepleri, futbol dünyasında tartışmalı bir konu haline geldi. Bazıları, bu uygulamanın devam etmesini savunurken, diğerleri ise yerli hakemlerin gelişmesine destek verilmesi gerektiği fikrinde. Yabancı hakemlerin, Türk hakemleri üzerindeki olumlu veya olumsuz etkileri üzerine yapılan tartışmalar, kulüplerin ve taraftarların güvenini de etkilemiş durumda.
Bu süreç, başlangıçta belirlenen iki yıllık hedefin sadece bir yıllık kısmını geride bıraktı. Gelecek sezon sonunda, bu projenin sonuçları netlik kazanacak. Ancak, görünüşe bakılırsa, kulüplerin sabırsızlığı giderek artıyor. Futbolun ekonomik yönleri, kulüplerin büyük yatırımlar yapmasıyla birlikte, toplumsal beklentileri de yükseltiyor. Herkes, adil oyun ve profesyonellik istiyor.
Yabancı hakem isteği, bazen daha az incitici bir talep olarak görülebilirken, “Türk hakem istemiyoruz” gibi ifadeler daha fazla tartışma yaratıyor. Bu, belki de bazı kulüplerin bu durumu yeterince düşünüp değerlendirememiş olmasından kaynaklanıyor. Sonuçta, önemli olan futbolun kalitesi ve adalet anlayışı. Taraftarların ve kulüplerin taleplerine saygı gösterirken, bu durumu geliştirmek için ortak bir yol bulmak gerekiyor.
Gelişim konusunda, yabancı hakemlerin katkısı tartışılabilir; fakat bu karar, geçtiğimiz yıl alınmıştı. Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kurulunun, bu konudaki nihai kararları vermesi bekleniyor. Bu kararlar, sadece hakemler değil, tüm futbol dünyası için büyük anlam taşıyor. Anlayış ve diyalog, her zaman daha iyi bir gelecek için gereklidir.