İnsanoğlunun bu dünyaya adım attığı ilk günden beri en temel ihtiyaçlarından biri, kendini doğanın etkilerinden korumak için örtünmek ve giyinmek olmuştur. Bu ihtiyaç, bizi diğer hayvan türlerinden ayıran en büyük özelliklerden biridir. Binlerce yıl boyunca insanlık, bulunduğu ortamın şartlarına göre kıyafet kavramını sürekli olarak geliştirerek bugüne getirmiştir. Soğuktan korunmak için hayvan postlarına sarılmış, sıcaktan korunmak için ince kumaşlarla kendini örtmüş ve savaşlarda hayatta kalmak için metallerden zırhlar yapmıştır.
Ancak, insanlar sadece doğa şartlarından korunmak ya da savaşlarda üstünlük elde etmek için bu kavramı geliştirmemişler; inançlarına göre de giyinmeyi dini kültürlerinin bir parçası haline getirmişlerdir. Bu kültürel ve sosyolojik giyinme olayı, çağlar boyunca özellikle kadınlara odaklanarak devasa tartışmalara, kavgalara ve hatta savaşlara sebep olmuştur. Günümüzde ise İbrahimi dinlerin mensupları arasında sonsuz tartışmalara sebep olan bir paradoksa dönüşmüştür.
Bu hafta birlikte zamanda ve medeniyetler arasında bir yolculuğa çıkıp hayatımıza resmi olarak girdiği ilk günden günümüze kadar örtünmenin ve kapanmanın tarihini inceleyeceğiz. Yazımızın sonunda pek çoğunuzun bu olaya bakışı kökten değişecek. Hazır olun, tarihin derinliklerine doğru bir yolculuk başlıyor.
Örtünmenin Tarihçesi:
Milattan önce 5500 ila 5000 yıllarında, medeniyetin yeniden kuruluşunun ilk meşalesi olarak karşımıza çıkan Sümerler, kıyafeti sosyal bir statü simgesi olarak kullanan ilk tarihi medeniyetlerden biridir. Bu dönemde kral ve yönetici sınıfı, rahipler, askeri sınıf, zanaatkarlar, tüccarlar ve çiftçiler gibi sosyal sınıflar bulunmaktaydı. En alt sınıf ise kölelerdi. Sümerlerde elit sınıf, başlarını örten özel başlıklar veya şallar kullanarak yüksek sosyal statülerini gösterirdi. Bu başlıklar, kadının evli olduğunu ve yüksek bir sosyal sınıfa sahip olduğunu işaret ederdi.
Sümerlerden sonra Babil medeniyetinde örtünmenin şartları katı bir şekilde belirtilmiştir. Evli ve dul kadınlar başlarını örtmek zorundaydı, fakat köleler ve fahişelerin başlarını örtmeleri yasaklanmıştı. Antik Yunanistan’da ise tapınaklar neredeyse bir genel eve dönmeye başlamış ve kutsal fahişelik uygulamaları yaygınlaşmıştır.
İbrahimi Dinler ve Örtünme:
İbrahim Peygamberin Ortadoğu’da diyar diyar gezerek farklı dinleri ve kültürleri tanımasının ardından, onun soyundan gelen İsrailoğulları Tevrat ile karşımıza çıkmıştır. Tevrat’ın yazılmaya başlandığı dönemlerde, Musevi kültüründe de örtünme ve kapanma adetleri yerini bulmuştur. Ancak tapınak fahişeliği gibi uygulamalar yasaklanmıştır. Örtünme, Yahudi kültüründe sosyal statüyü ve iffet simgesini koruyan bir unsur olarak varlığını sürdürmüştür.
Sonuç olarak, örtünme ve giyinme alışkanlıkları, binlerce yıl boyunca medeniyetler arasında çeşitli şekillerde evrilmiş ve toplumların sosyal yapısını belirleyen önemli semboller haline gelmiştir. Tarih boyunca giyimin bu evrimine tanıklık etmek, günümüzde bu konudaki anlayışımıza yeni bir perspektif kazandırabilir.